F. T. U
Yola çıkınca kendime doğru
Her anın içinde yeni bir ben gördüm.
Farkına vardıkça içimde dönenenleri
Katmanlarımın derinliğine doğru,
Kendime dürüst olduğumu en çok hissettiğim anda ne kadar olmadığımla yüzleştiğim.
Ve peşi sıra gelen korku ve utanç,
Bu hislerle dondum bir süre
ezbere bir inkar çabası geldi ardından,
Derin bir nefes ve yeniden bakma niyeti içime,
Sakince onlarla durabilmeye çalışmak
Bu sefer ezberden reddetmeden,
Güzelleme yapmadan
Durabilmek bu en çok çekindiğim iki hisle,
Durdukça onları daha çok hissetmek ve görmek,
Daha önce hiç görmediğim şekilde...
Gerçekten gördüğümde ise onlarla ne yapabileceğimi ve nasıl dönüştürebileceğimi keşfetmek.
En çok kendimden sakladıklarımı kendime söyleyebilmek,
Her halin içindeki ben olana yeni bir bakışla bakabilmek,
İçimde olana erişimin ilk anahtarıymış meğer
Anahtarı görünür kılan Esraya sonsuz teşekkürlerimle🌀
Gerçek olmak için gerçek olanla yan yana geçirilen vakit paha biçilemez.❤️
S. C.Y
Kendime yolculuk…
Hani insan bazen sorar ya kendine hayat nasıl gidiyor benim için diye?
Her şeyden memnun muyum? İçime sinmeyen bir şeyler var mı?
İlişkilerim nasıl?
Anne, baba, eş, evlat, yönetici, arkadaş, dost, sevgili ilişkilerimde tıkanan, akmayan bir şeyler var mı? Ya da kendimle ilişkim nasıl?
Gölge taraflarımla yüzleşebiliyor muyum?
Kendimi olduğum gibi kabul edip anlayabiliyor muyum?
İşte Esra’nın inzivasına katılırken ilginç bir şekilde bu soruların bir-iki tanesine değil hepsine aynı anda cevap aramak gibi yorucu bir sürecin içindeydim.
Ve dört günlük inziva aylardır yapmakta zorlandığım şeyleri yapmamı kolaylaştırdı: Nihayet kendimi ve ilişkilerimi dürüstçe, tüm çıplaklığıyla görmemi sağladı. Bu dört günlük deneyim kendimi daha da sevip gerçek anlamda kabul etmemi, insan olma gerçekliğini idrak etmemi, neleri neden ve nasıl yaptığımı görmemi, bilincimin ve bilinçaltımın tüm olup bitenlerdeki rolünü anlamamı ve tüm bunları tam bir huzur, keyif, dostluk ve güven ortamında gerçekleştirmemi sağladı. İnziva bitip evime döndüğümde en büyük hediyem, geçmişin yüklerinden arınmış ve geleceği cesaretle şekillendirmeye başlamış olmamdı.
Bütün bunlar nasıl oldu?
Sevgili Esra küfeyi o kadar doldurmuş ki; nefes, metafizik, enerji çalışmaları, meditasyon, yoga, aile dizilimi, sema, koçluk, şaman öğretileri, sanatla farkındalık... Beden-zihin-ruh üzerinde muazzam çalışarak üçünü de besleyen çok güçlü araçlar… Tüm bunları o kadar büyük bir özenle ve ustalıkla harmanlayıp içselleştirmiş ki bana sadece deneyimin tadını çıkarmak kaldı. Özetle Esra kilitleri nasıl açacağımızı gösterdi, bizler de yolu takip ettik.
“Biz” derken sanırım bu inzivanın bir kahramanı da gelen herkesle anında oluşan o güzel sinerjiydi. Kimsenin kimseyi yargılamadığı, tam tersi sonsuz bir anlayışla sıcacık sarıp sarmaladığı bir ortam hayal edin. Sanki birkaç gündür tanışan katılımcılar değil 20-30 yıllık dostlar olarak oradaydık. Herkes bir diğerinin şifalanması için alan tutunca büyük bir şifa enerjisi yaratılıyor gerçekten. Sevgi ve desteği iliklerine kadar hissetmek kadar büyük bir şifa da bilmiyorum zaten.
Bu büyülü deneyimin tamamı için sevgili Esra Uyman’a ve katılan tüm canlara kalpten teşekkürlerimle sıkı sıkı sarılıyorum.
Dilerim hayatta olmanın coşkusunu, yaşamına tam olarak davet etmek isteyen herkes kendine bu hediyeyi verebilir.
M.T, 42
Yaşam Masalı benim için varlığını unuttuğum bir bahçeye geri dönmekti. Arada bir varlığını hissetsem dahi artık geçmişte kalmış üzeri örtülmüş, görünmez bir bahçe. Bakımsız, yabani otlar bitmiş, çer çöp içindeki bir harabeyi yeniden içinde yaşanır bir yer hale getirme yolu, yolculuğu haline geldi zamanla.
Önce bahçeyi kabul etmek, evet burası vardı ve ben burada doğdum büyüdüm diyebilmek, ve her adımda yeniden ve yeniden toprağı duymak, hatırlamak. Bahçede birikmiş, hızlıca gizlice çöplerimi attığım yer olduğunu fark edip çöpleri toplamak. Her adımda yeniden çöpleri ayıklamak, ne zaman neden attığımı bile hatırlamadığım bir ton tanınmayan duygu dolu nesne... Görünen görünmeyen onlarca, yüzlerce nesne, fark etmeye başladıkça bahçemi, evimi kurtarma isteği. Evim içinde yaşadığım kurulu düzen, bahçe daha çok ben gibidir.
Sonra yabani otları ayıklamak, yavaş yavaş toprağı havalandırmak, toprağın ekime hazır hale gelmesi için herşey. Toprağı görünür hale getirdikten sonra iyice bir havalandırmak. Şimdi bu bahçeye neler ekebilirim? Bu soruya gelebilmek.
Ve her işe giriştiğimde yanımda, yanıbaşımda yardım edenlerin olması, birbirimize yardım ederek evleri, bahçeleri, ormanları, denizleri tanımak, toprağı havalandırmak.
En sonunda şükrederek toprak üstünden göğe bakmak. Benim için Yaşam Masalı inzivalarında bunlar olur. Kendime bakarım, kaçtığım yerleri, korktuğum şeyleri, sakladıklarımı, duymadıklarımı ve de öyle sandıklarımı görürüm.
B.O, 40
40 yaşındayım ve ilk defa geçen yaz doğanın, yeryüzünün bir parçası olduğumu ve kan bağım, ortak geçmişim/tarihim olmayan bir takım insanların çok kısa zamanda can öte kalpten kalbe, mümkün olabilen en net ve iyi niyetimizle birbirimizin birer parçası olabileceğimizi ve birbirimizi iyileştirmeye yardım edebileceğimizi deneyimledim.
Zamanın lineer olmadığını, 20 küsür sene önce bile olanların bugün oluyormuş gibi ruh dünyamızda canlı tutabilme yetimizin olduğunu ve o gün kadar gerçek hissedebileceğimizi ve aynı şekilde etkilenebileceğimizi farkettim, öğrendim.
Yalnızca akılcı olmanın iç huzuru bulmama yetmediğini, sadece zihin ve bedenden ibaret olmadığımı, yalnızca zihnim ile kendimi ehlileştiremeyeceğimi farkettim.
Sorumluluğunu üstlendiğim şeyleri hep ciddiye alan ben, kendimi o kadar ciddiye almamayı hazmetmeyi deneyimledim. İçten, kalpten affetmek denir iliklerime kadar hissettim ve getirdiği hafifliğin keyfini sürebildim. Bazen yetinmeyi bazense yetinmemeyi öğrendim.
Önce uzunca bir süredir hissizleştikten sonra ki dönemde akılcılığımın dozunu biraz azaltıp hissetmekten korkmamayı deneyimledim. O günkü şartlar ne getiriyor ya da götürüyorsa yine de o şartlara uygun dengeyi bulmanın imkansız olmadığına şahit oldum.
O dengeyi araştırıyorum...
G.O, 38
Ordan oraya koşuşturan, uslu dur oturdan anlamayıp gevezeliğe devam eden, sürekli şekilde ürettiği düşüncelerle hacim kaplayan, yargılayan, eleştiren, kendini insanlığın geri kalanından ayrı gören bir zihinle gittim Datça’ya. Muazzam berraklıkta masmavi bir gökyüzü, uçuşup duran bembeyaz bulutlar vardı gökyüzünde gördüğüm. Gördüm sandığım ama doğrudan bir imaja indirgeyip hafıza olarak bilincime yapıştırdığım bir not olarak kalan o gökyüzü ve duydum sandığım o güzelim ağaçların ulu yapraklarının arasından kıvrılıp giden rüzgarın sesi vardı.
Ve işte Esra’nın gözleyin dediği “ben” ile baş başaydım. Baktıkça Esra gözümün içinden kalbime, tozdan belli belirsiz seçebildiğim bir “ben” gördüm o aynada. Zihnin oynadığı türlü oyunları, bıkmaksızın devam eden gevezelikleri sakince gözlemledikçe yavaş yavaş siliniyordu tozu aynanın. Hayli zor bir temizlik. İçimde bir şey olan bitene direniyor, gerçek yansımamı görmeye her yaklaştığımda eliyle aynayı kapatıyor ya da onu tekrar çamura buluyordu.
Esra’m ve o muazzam kamp arkadaşlarım. Kamptan dönerken artık biliyordum, Esra’nın kalbime bakan gözleriydi benim aynam. Ben O’ydum o da ben. Maviş deniz, güçlü bulutlar, rüzgarın hışırdattığı yapraklar.. Artık doğrudan akıyordu tertemiz sakin zihnime o yaşam denilen, akıp giden muazzam nehir. Mermer gibi pürüzsüz olana dek bakacağız o suya direnen benliğimize. Aşk ile..
L.Ç, 47
Yaşam Masalımız
Yaşam Masalı İnziva Kampı
Hayatımdaki ilk inziva kampı deneyimi
Biraz tatil amaçlı, ne olduğunu bilmediğim, börtü böcek, kelebek, yürüyüş, biraz sohbet, muhabbet düşünerek gittim.
Hatta haberleşme için whatsapp'ta açılan guruba mayolarımızı da yanımıza alsak mı diye sordum.
Kampın ilk günü spa da olsa iyi olurdu deyişim biraz komik gelmiş olabilir arkadaşlara.
Daha sonra yavaş yavaş anladım ki tahmin ettiğim gibi bi yer değil.
Yüzleşme, kendinle yüzleşme.
Maskelerin bir bir yüzlerden çıktığı bir alan. Ben gerçek ben kimim gördüm çırılçıplak.
Acıyı ve sevinci paylaştığım insanlar. Daha önce tanımadığım bilmediğim sırdaşlar.
Yargı yok, suçlama yok, maske yok.
Hayatta sırdaşlara sahip olabilmek ne büyük bir lüksmüş.
Maskelerimi ne çok sevmişim
Ne çok yormuşlar beni oysa
Orda maskesiz, makyajsız, aynaya bakmadan, şiş, şiş gözlerle dolaştım.
Her şey, tüm duygular içten ve dolu doluydu.
Benim ilk deneyimim olduğu için etkilendim, anlayamadım, şaşırdım.
Eve döndüğümde değişik bir ben vardı.
Daha ne istediğini bilen, daha net, daha düz, daha bir ben.
İstediklerim, İstemediklerim.
O kadar farklı,
O kadar anlamlı
Ve o kadar anlatılmaz
Yaşanır evet yaşanır
Yaşadım, yaşıyorum
Şifa Olsun
Teşekkürler
D.Ö,30
Gözümü açtım,
Bulutlar etrafımızda çember olmuş biz içerde o pamuk beyazın içinde, aşağımız deniz, yukardan sonsuz gökyüzüne uzanıyoruz. Zamansız bir dairede buluşan insanlarız. Saf olana ulaşma çabamız, örtüsüz olana bakma cesaretimiz yanımızda. Burada her şey oluveriyor, yavaşça ve sakince, olmaya çalışmadan olma halindeyiz. Her şeyin bu denli gerçek oluşu beni büyülüyor. Çekirdek halimize olan bu yakınlığımız kocaman bir ışık oluyor bana. Unuttuğumuz, içten içe bildiğimiz ama görmediğimiz için inanmadığımız o hakikati bana gösterdiği için. Bundan sonra her şeyi o ışıkla görmeye çalışmak bana örtüsüz o gerçek yaşamı hissettirecek. Bir bakışın sonsuz anlamı, bir ağacın sonsuz gölgesi olacak. Kendiliğinden gelen merak duygusuyla görmeye çalışacağım etrafı, gergin ipler yavaşça gevşeyecek, sonra yine yavaşça birbirine dolanacak, belki ayrı ayrı uçuşacaklar. Keyifleri nasıl isterse, sadece izleyen değil yaşayan olacağım. İplerle birlikte hafifleyeceğim, rüzgar eserse uçuşacağım belki ben de. Savrularak değil ama hissederek olacak.
Ne kadar aynıyız ve ne kadar farklıyız.Suya atılan taşın o sakin dalgalarıyız burada. Her katmanda hepimiz varız. Her halimizle varız ve biriz. Bütün hissetme haliyle buradayız hepimiz. Kayıp parçalarımızı bulmak için kırılanları onarmak için birbirimizin aynası olduk. Ayna olmanın nasıl muhteşem bişey olduğunu, anlamanın ötesinde ilk kez burada hissettim.
Burada bana görme, dönüşme ve yaratma cesareti veren herkese derin bir şükran duyuyorum. Esra, gör demeden göstermenin, duy demeden duyurmanın nezaketle nasıl mümkün olduğunu gösterdiğin için ve her şey için sonsuz teşekkür ederim.
Şimdi içimde kıpırdanan minik küçük ışıklara bakmak için gözlerimi kapatıyorum. Gözlerim kapalıyken daha önce hiç olmadığı kadar aydınlık.
G. B,24
Kim bilebilirdi ki, doğum günümde kendimi hiçbir beklentisi olmadan, plansız bir şekilde içinde bulduğum yaşam masalının benim için tam anlamıyla yeniden bir doğuş olacağını? Bu zamana kadar yapmış olduğum en değerli yolculuğun, kendi benliğime ve maskesiz gerçekliğime yapacağım bir yolculuk olacağını? Bir yolculuk düşünün, gittiğiniz yerde hayatınızda ne iş yaptığınızın, nerede yaşadığınızın, “kim” olduğunuzun hiçbir önemi yok. Bir yolculuk düşünün, öyle biriyle tanışıyorsunuz ki, hayatınız bir daha hiç aynı olmayacak... Hayatınızda sahip olduğunuz tek varlık olan, her gün aynada gördüğünüz kendinizle tanışıyorsunuz. Bu masal niteliğindeki yolculukta, bu zamana kadar aslında tanıdığınızı sandığınız benliğiniz, inşa ettiğiniz o büyük, etrafı katman katman duvarlarla, sarmaşıklarla çevrili şatosundan yavaş yavaş dışarı çıkıp, tüm çıplaklığıyla, ışığıyla, çekirdek haliyle karşınızda duracak ve ben buradayım diyecek. Yeniden doğuş için, size adım attığında, bu sefer onu tüm çıplaklığıyla, maskesiz, önyargısız ve saf haliyle kucaklamaya hazır olun. Bu masal, öyle bir yolculuğu konu ediniyor ki, çevirdiğiniz her bir sayfada, attığınız her bir adımda, başkahraman olan kendinizi kim olursa olsun sevmeyi, ona saygı göstermeyi, değer vermeyi ve dürüst olmayı öğreniyorsunuz. Her bir sayfada, hayatınızda daha önce hiç görmediğiniz ama sizinle aynı yolculukta olan insanlar, belki de sizin en iyi tanıdığınız ve sizi en iyi tanıyan insanlar olabiliyorlar. İçinde karşılaştığınız her bir başlığın, her bir karakterin, her bir satırın, sizi siz olma yolunda bir adım atmaya daha götürdüğü bu masalda, hayatınızın en değerli, saf, zor ama bir o kadar da basit bu yolculuğuna çıkmaya hazır olun. Yolculuk esnasında, bağımlılıklarımıza, etrafımıza ve kendinimize ördüğümüz duvarlara, kendi yarattığımız puttan tanrılarımıza, üzerimize toplum zoruyla giydiğimiz ve yapışmış olan kalıplaşmış fikirlerimize, ön yargılarımıza, ve kölesi olduğumuz geçmiş veya gelecek ile ilgili düşüncelerimize bir bir veda ederken; kendimizi sadece dürüstlüğün, içinde olduğumuz anın, saf benliğimizin ve sezgilerimizin önemli olduğu, her şeyin kendinden akış hali içinde olduğu yeni bir evrende bulacağız. Hayatınızın değişmesine hazır olun!
C. A.
Yaşam masalı, kendi yaşamını sayfa sayfa, satır satır, cümle cümle, kelime kelime okuyarak, kendi masalının tadına varmaktı benim için.
Hiçbir masal bu kadar heyecanlı ve acı verici değildi. Burada yazan da sensin oynayan da sensin. Kurguyu oluşturan da sensin bozan da sensin. Her sayfa ayrı bir heyecan, tutku, üzüntü, acı, keder, mutluluk, sevinç, neşe…
Okudukça derinleşen, merak uyandıran heyecanlı bir masalın içinde yer alan ben.
Ama artık tek bir farkla masala devam, farkında olarak, kendini izleyerek. Kendini tekrar doğurmak gibiydi inziva benim için, yeniden hayata gelmek gibi.
Bu katıldığım etkinlik hayatımın
‘iyi ki’ lerinden. Orada bulunan herkese bu yolculukta görmeme, anlamama yardım eden herkese teşekkür ediyorum ve sonsuz şükran duyuyorum.
Kendime verdiğim en büyük hediyeydi.
Sevgiyle…